LEYLEKLER 1
Çocukken leyleklerin hep cami kubbelerinde ve cami minarelerinde yuvalarını görürdüm. Büyükler hacı leylek derlerdi onlara. Kış gelince hüzünle seyrederdik Mekke’ye dönüşlerini.
Meğer Mekke’ye gitmezlermiş. Daha uzaklara, Güney Afrika düzlüklerindeki verimli topraklara kadar uçarlarmış.
Bu göç 60 milyon yıldır devam ediyor. Homosapiens türünün 300 bin yıldan beri var olduğunu düşününce türümüz çok genç kalıyor onlara göre.
Yıllar önce devrinin en büyük mabedi, Dünyanın 7 harikasından biri olan Efes’deki Artemis tapınağının kalıntılarını gördüğümde ayakta kalan sadece bir sütun vardı. Ve o sütunun üzerinde bir leylek mağrur bir şekilde tapınağı bekliyordu.
O zaman çocukluğumdan kalan bir duygu aklımda pekişti ve leyleklerin kutsal varlıklar olduğu sezgisi içimde daha da sağlamlaştı.
Yaz başından beri Iğdır’dayım. Burası ve özellikle Aras havzası Türkiye’ye gelen leyleklerin önemli bir kısmının konaklama bölgesi. Yazın yüzlercesi ovanın düzlüklerinde süzülüyorlardı.
Baharda Leyleklerin gelişi şehir halkı için umudun ve yepyeni bir yılın habercisi. Onların gelişiyle her şeyin daha güzel olacağına inanıyorlarlar, yeni yaza dertlerinden arınmış yeni bir hayata başlar gibi giriyorlar.
Gidişleri de bir o kadar hüzünlü.