BİZ BÜYÜDÜK VE KİRLENDİ DÜNYA

Murathan Mungan yıllar önce yazdığı şiirinde böyle demişti ama bence bu cümlenin bir düzeltmeye gereksinimi var: “Biz büyüdük ve dünya daha çok kirlendi.”

Son on yıldır zihnimde önemli bir kavşak noktasına vardım. Kendimce dünya varlıklarını değerlendirirken 1929 yılı öncesi ve sonrasını esas aldım. Tarih, ekonomi, sivil yaşam, edebiyat, sanat ve özellikle bilim verilerini değerlendirirken üretim tarihi olarak 29 öncesi mi, 29 sonrası mı diye bakıyorum. Hani şu marketlerde ürünlerinin üretim tarihlerine ve menşeine bakıyoruz ya tıpkı onun gibi.

 

  1. yüzyıl insanlık tarihinin en uzun ve çelişkili yüzyılıydı. İnsanlık çok acılar çekti. Çok şey yazıldı, çok değerlendirme yapıldı. Elbette ki bunların içinde kitabına uydurulanlar ve çarpıtılan da vardı. Ama çelişkiler ortadaydı ve çıplak gözle görülebiliyordu.

 

Edebiyat eserleri, bilimsel çalışmalar ve sanatın diğer dalları bizlere durumu ve durumları bütün çıplaklığı ile anlattılar. (Son günlerde başucu kitabım Joseph Frank’ın Dostoyevski biyografisi. 1000 sayfalık bu kitabı kaplumbağa hızıyla okuyorum, 19. yüzyıl bence bir tarih iyi bir kitabından ziyade bu kitaptan öğrenilebilir.)

Matbaanın Çin’de yıllar önce keşfi sonrası Avrupa toplumuna tanıtan Gutenberg’in çabaları maalesef bana göre doğru anlamda insanlığa sadece 500 yıl hizmet edebildi. 

Acının ve çelişkilerin yoğunlaştığı yüzyıldı 19. yüzyıl, ama aynı zamanda umudun da yüzyılıydı. Ütopyalar bu yüzyılda yoğunlaştı, umut arttı. Sonraki yüzyılın hemen başında uluslar kendi kaderlerini tayin ederken, diğer yandan da Bolşevik ihtilali oldu. 

Henüz olgunlaşma sürecindeki Kapitalist Dünya içinse, en büyük şok 1929 bunalımıydı. Yok olma paniği başka refleksler yarattı. Büyük kriz Dünyayı ikinci bir büyük savaşa gebe bıraktı. Ne var ki, ne pahasına olursa olsun kapitalist dünyanın öncüleri yaşamak için öldürmek zorundaydı. İki dünya savaşında 80 milyondan fazla insan öldü. 

Varlıklarını ve kudretlerini sürdürmek için kalan hizmetkarları beslemek zorundaydılar. Önce tohumları kirletme pahasına tarımsal ürünü artırdılar, sonra depolara sığmayan ürünü satmak için dünya ülkelerini besleme (zehirleme) misyonunu üslendiler. Bunun için akla gelmez aygıtlar ve yöntemler kullandılar. 

Bilimi ve bilim adamlarını ve hatta sanatı satın aldılar. Karşılarında tutunamayan karşı bir refleksle diktatörlüğe dönüşen sosyalist dünya gümbür gümbür yıkıldı.

19.Yüzyılda Marx’ın Kapital’i belki de dünya tarihinde yazılmış en önemli bilimsel eserlerden biriydi. 

Bilimsel eserdi derken, kapitalizmi tanımlayan ve eleştiren mükemmel yönünü kastediyorum, tabii ki. Marx’ın bilimsel sosyalizm üzerine yazdıkları çok iyi niyetli ütopyalardı ve tarih maalesef 20. yüzyıl ve sonrası uygulayıcıları Lenin, Troçki, diktatör Stalin ve Mao’yu haklı çıkaramadı.

Dünya gitgide kirlendi ve hala kirleniyor. Umut azalıyor, iyilik ve güzellik görmek isteyen gözlerimizi daha da kısıyoruz. Üstelik Polyannacılık oynayacak zamanlar ve mekanlarda bir bir yok oluyor. 20. yüzyılın distopya yazarları 21. yüzyılın kahinlerine dönüşüyor.

Kimin haklı olduğu belirsiz olan kirli savaşlar ve mücadeleler yüzyılı çoktan başladı. 

Bizlerse 20. yüzyıl artığı ulusal reflekslerle etkisiz tepkilerle kader direnişindeyiz. Kapitalizmin globalleşirken karşıt tepkinin de yenilme pahasına da olsa da evrensel olması gereğinin farkında değiliz. 

Virginia Woolf’un 1941 baharında tahammül edemeyip terk ettiği kirlenmiş dünyaya mesajı çok açıktı. Ne var ki, biz bu dahi kadını hiç anlayamadık. 

Ne onu, ne Sartre’ı, ne Kafka’yı ne de Althusser’i.

27 Şubat 2018