BİR BODRUM DÜŞÜ
Cenaze siren sesleriyle nihayet Bodrum’da ulaşmıştı. Atlas rengi masvavi tabutun içindeki Halikarnas Balıkçısı’ydı. Bütün Bodrum halkı, köylüsü, kasabalısı ve balıkçısıyla yas içindeydi.
Yaşlı kadınlar en öndeydi. Kalabalık Gümbet’e kadar uzanmaktaydı. Öğlen sıcağında yakıcı Bodrum güneşi gözlerimi kamaştırıyordu. Şaşkınlıkla güneşe dikkatlice baktım, gördüğüm güneş değil dalga dalga uçuşan saçlarıyla Balıkçı idi.
Tebessümle, “Merhaba” dedi giderayak Bodrum halkına.
Sonra ansızın yağmur düştü kasabaya, tozlu yolda topaklanarak.
Başımı çevirdim, yağmur damlaları gün ışığına aldırmadan denize düşüyordu. İçimden, derinden gelen çocuksu bir ses,”Cennette yağmur yağıyor” dedi.
Birden başka bir silüet beliriverdi körfezin orta yerinde hiç beklemediğim bir anda. Heyecan ve merakla “Baba!” diye fısıldadım. Umutla doldu içim.
Yağmur durdu, sisler dağıldı ve görüntü belirginleşti; Başucumda duran babam değil, küçük oğlumdu. “Baba! baba!” diye seslenen ise, ben değil oydu.
Gülümsedim ve, “MERHABA” dedim şaşkın koyu kahverengi gözlerine.
Bir Halikarnas Balıkçısı okuması sonrası bastıran öğle uykusunda,
14.07.2017