Spartaküs’un Umutları 8461_jean-leon_gerome_pollice_verso-300x202

Korsanlar güverteye çıkan kürekçilerin de yardımıyla palamarları çözdüler. Diğer kölelerle birlikte küreklerin başına geçtiğimizde, Tanrıça Athena’nın savurduğu rüzgarlar bize huzurlu ve rahat bir günün müjdesini veriyordu. Korsanların lideri Zenon bayrağa bakarak, forsalara kürekleri bırakmalarını emretti.  Çarmıhları gerip, sağlam deri kayışlarla mavi yelkenleri çektiler. Yelkenleri açılan geminin  tüm halatları sıkıca bağlandıktan bir süre sonra rüzgarın kesilmesi, kürekçilerin keyfini kaçırmaya yetmişti: yeniden kürek çekmemiz emredildi. Ancak bir süre sonra batıdan esen nazlı rüzgar yelkenleri tekrar şişirdiğinde, gemi akıntıdan da güç alarak hızla doğuya doğru ilerlemeye başladı.

Lumbozların aydınlattığı bölümde, bir önceki güne göre küreklere daha istekli asılıyorduk. Cleon bize dönüp içini çekerek, “Böyle gemilerimiz olsaydı, Sicilya kıyılarına çıkabilirdik,” diye söylendi. İlgiyle gözlerinin içine baktığımı fark edince sözlerine devam etti:

“İtalya’nın güneyinde sıkışıp kaldığımızda, bir donanmaya öylesine gereksinim duyuyorduk ki! Daha önce Po’yu geçemeyince Roma’yı işgal etmeyi bile düşünmüştük ama, Büyük Mitridat’ın donanmasının İsidore yönetiminde İtalya’ya yelken açtığını duyunca kararımızı değiştirdik ve güneye dönüp güçlerimizi birleştirmeye karar verdik. Oysa o gün, Roma’ya ani bir baskın yapsaydık, her şey daha farklı olabilirdi. Roma’yı tamamen ele geçirerek, yeni ve farklı bir dünyayı biz kurabilirdik” derken hüzünlüydü. Bir eliyle alnında biriken teri silerek; “Spartaküs bizlerden çok farklı bir adamdı. O, hiçbir zaman intikam peşinde değildi. Savaşlarda esir aldığımız Romalı askerlere bile zarar verilmesini hep engelledi. Galyalıların vahşi savaş anlayışlarına ve acımasız kararlarına her zaman itiraz etti. Onların intikam hırsını engellemek için elinden geleni yaptı.” diye bir saptamada bulundu.

Kallias alaycı bir gülümsemeyle, “Belki de savaşı kazanmak istemiyordu; önüne gelen fırsatları böylesine harcadığına göre…” diyerek araya girdi.

Cleon küreği bırakıp elleri ile belini kavrayarak, “Hayır!” diye sesini yükseltti; “Onun amacı Roma’yı eline geçirip iktidar olmak değildi. O başka bir ülke düşlüyordu. Kölelerin özgür insanlar gibi yaşadığı, hiç kimsenin diğerinin hakları üzerine hüküm veremeyeceği özgür bir ülke. Roma’ya saldırsaydık büyük katliamlar olacaktı. O, bunu hiç istemedi. Savaşı tamamen kaybettiğimiz ana kadar, Romalı esirlere hiç dokunmadı ve kimseye dokundurtmadı. O, Mitridat gibi intikam peşinde değildi.”

Kallias, Cleon’un bu sözlerine içerleyerek, “Mitridat da intikam peşinde değildi. O, her şeyi halkı için yaptı. Bazen hiç istenmeyen şeyler de yapılmak zorundadır; çünkü ayakta kalmak ve yaşamak için bu bir zorunluluktur. Mitridat’ın uzun yıllar direnişinin asıl nedeni budur. Zalimlerin elindeki dünyanın yazgısı ancak zalimlerden kurtularak değiştirilebilir.”

 

spartacusCleon, başını iki yana sallayarak, “Hiçbir güç İyonya’daki katliamları, Efes’te olanları haklı gösteremez. Orada Romalıların yanı sıra bir çok Efesli de katledildi Mitridat’ın emriyle. Oysa, Spartaküs’un direnişlerinde hiçbir zaman katliamlar yapılmadı, onun kurmayı düşlediği dünyanın Roma ile bir çıkar çatışması yoktu. Roma’daki büyük uygarlığı yıkmak bize hiçbir şey kazandırmazdı, aksine her şey daha da kötüye giderdi.” dedi ve Efesli Timon’a dönerek, “Öyle değil mi Timon?” diye yüksek sesle sordu. Gerekmediği sürece fazla konuşmayan Timon diğerlerinin gözlerinin içine bakarak bir süre sustu, sonra başını öne eğerek onayladı.

Timon Efes’te uzun yıllar eğitmenlik yapmış soylu bir aileden geliyordu. Diğer kölelere göre daha zayıf ve güçsüzdü. Üstelik diğerlerinden daha yaşlı olduğundan kürek çekmekte de zorlanıyor, soluk soluğa kaldığında saatlerce öksürüğe boğuluyordu. Ancak hem daha çok görmüş geçirmiş olduğu, hem de uzun yıllar Efes ve Pergamon’daki kütüphanelerde çalıştığı için diğerlerinden çok daha bilgiliydi. Zaman zaman kürekçiler aralarında itilafa düştüklerinde, ona akıl danışırlardı. Efes’le ilgili sorular sorulduğunda, pek konuşmak istemez, zorunlu olmadıkça sessiz kalmayı tercih ederdi. Konu Pontus Kralı Mitridat’la ilgili olduğunda ise dikkatle söylenenleri dinler ve hiçbir yorumda bulunmazdı. Bu gemide ilgimi en çok bu çelimsiz yaşlı adam çekiyordu.

Zincirlerim çözüldüğünde Kallias’la yer değiştiriyor, Timon’un yanına oturup, çeşitli sorular sorarak onu konuşturmaya çalışıyordum. Önceleri ısrarı sorularımdan sıkılmış olsa da, sanıyorum o da beni sevmişti. Uygun zamanlarda onunla sohbete dalıyor, bana Atinalı ve İyonyalı filozofların yaşamlarını anlatırken can kulağı ile onu dinliyordum. Büyük İskender’in seferlerinden, Platon’dan ve Aristoteles’ten bahsederken keyifliydi. Efes’teki Artemis tapınağı ile ilgili aynı sorularımı sıkılmadan her seferinde ayrıntılı bir şekilde cevaplandırıyordu.

Benim ilgim biraz olsun Timon’un da hayatını da değiştirmişti. Gerekmediğinde konuşmayan yaşlı adam zaman zaman gülümsüyor, Efes’ten bahsederken loş heyecanlanıyor, gözbebekleri kocaman oluyordu. Henüz kendisi ve ülkesi ile ilgili hiçbir şey anlatmamasına karşın, ona saygı gösteriyor, gemideki en yakın dostum olduğuna inanıyordum. Timon’un Efes’in yanısıra uzun yıllar kaldığı Pergamon’daki kütüphanede günlerini nasıl geçirdiğini öğrendim. Anlattıkları arasında beni en çok Mısırlıların Küçük Asya’daki kütüphanenin böylesine hızlı gelişmesini kıskandıkları için Pergamon’a papirüs bile ihraç etmeyi yasaklamaları etkilemişti.

Timon’dan başka dünyaları ve insanları öğrendikçe coşkuya kapılıyor, bir gün bu dünyaları göreceğimi ve oralarda yaşayacağımı ümit ederek küreğime hırsla asılıyordum.

Bir Önceki Yazı

Bir Sonraki Yazı